Önder: Huzurunuzda söylüyorum aynı gün milletvekilliğinden istifa ederim
Kobane eylemleriyle ilgili davada yargılanan TBMM Başkanvekili ve Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, TBMM Genel Kurulu’nda kendisiyle ilgili ifadeler üzerine konuşma yaptı.
Meclis başkanvekillerinin görüş açıklayamayacağını söyleyen Önder, “Değerli milletvekilleri, Meclis Başkanvekili görüşülmekte olan bir konu hakkında görüş beyan edemezler, üyelerle bir tartışmaya giremezler. Bunun bir istisnası var. Başkanvekiline dönük atıflar söz konusu olduğunda bir açıklamada bulunurlar. Ben de kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum, çokça adım geçti, çokça atıf yapıldı” dedi.
“Bütün onurum ve şerefim üzerine söylüyorum ki, cezaevlerinin benim ve arkadaşlarımın üzerinde bir yaptırım değeri yok” diyen Önder, “Efkar ettiğimiz memleketin halidir. Cezaevleri de memlekettendir, memleket toprağıdır, icap ediyorsa oraya da gireriz. Bizim de yolumuz, çizgimiz, derdimiz bu. Biraz sizlerden farklı düşünüyoruz, olay özetlendiğinde hülasası bu. Belli konularda sizin düşündüğünüz gibi düşünmüyoruz. Bu incitici, aykırı, sıkıntılı gelebilir. Ama burası, bunun tam da istişare edileceği, ortak yol bulunulacağı bir yer” ifadelerini kullandı.
‘BİR GARABETİN İÇİNDEYİZ’
Davada hakkında 39 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendiğini hatırlatan Sırrı Süreyya Önder, şöyle devam etti:
“Bir garabetin içerisindeyiz. Normalde milletvekili dokunulmazlığı anayasada çok açık bir şekilde düzenlenmiş. Bunun ramına aykırı uygulamalar olduğunda Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarında, bu yargılamaların seçilmesiyle beraber durması gerektiği konusunda net, kesin kararları var. Ben hala bu davada yargılanıyorum. Şu an diyelim ki, dünkü tezkere kararında benimle ilgili bir dosya görünüyor ve bu benim için yaşamsal bir şey, 39 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Birleşimi kapattım gidip mahkemeyi izleyeceğim desem ne mani, kim ne diyecek. Garabete işaret ediyorum. Suçluyum, suçsuzum buralara hiç girmiyorum.”
‘BU İDDİANAME, AK PARTİ’Yİ YARGILAMANIN ÖN İDDİANAMESİDİR’
Dokunulmazlığın vekillerin yasama çalışmalarını baskı altında hissetmeden yapması için gerekli olduğunu belirten Önder, “Milletvekili dokunulmazlığı tam da bunun için lazım. Milletvekili yasama faaliyetini bu tür baskılardan azade bir şekilde yürütebilmesi için. Kim bana ne diyebilir, ben bugün mahkemede olmak zorundayım çünkü bir hayat memat meselesi. 39 kez ağırlaştırılmış müebbet isteniyor” dedi.
İddianameyi AK Parti’yi yargılamak için ön iddianame olarak nitelendiren Önder, “Hem o mahkemede hem gözaltına alındığımda defalarca şunu söyledim, son defa olarak bir daha da bu tartışmalara girmeyeceğim, son defa şunu belirtmek istiyorum. ben orada dedim ki, AK Partili bütün hukukçu arkadaşlardan özel istirhamımdır, bütün milletvekillerinden de, bu iddianame AK Parti’yi yargılamanın ön iddianamesidir. Buradan bize bir hüküm çıkarsa ve bu hüküm kesinleşirse bu içtihada dönüşecek ve AK Parti’nin karar süreçlerindeki bütün ilgililer, bir davalar zinciriyle karşı karşıya kalacaklar. Niye? Çünkü delil diye söylenen her şey çözüm süreci faaliyetleri ve bu Meclis çözüm sürecinde rol ve sorumluluk alanlar için bir bağışıklık yasası getirdi, oyladı, kabul etti. Sorun bu” ifadelerini kullandı.
‘MAHKEMELER İKİNCİ İKAMETGAHIMIZ, BİZ ALIŞKINIZ’
Çözüm sürecindeki bakan ve yetkililerinin yaşananlarla ilgili anlattıklarını yalanlaması halinde istifa edeceğini belirten Önder, şunları söyledi:
“Benim mahkemede, AK Partili arkadaşlara da söyledim, bu iddianameye bir alıcı gözle bakın hele. Mahkemeler bizim ikinci ikametgahımız olmuş, biz alışkınız. Ama bu sizin bir ön iddianameniz kafasıyla hazırlanmış. Kimse bu ülkede, ne yazık ki, ne acı ki, yargıya kefil olabilecek durumda değil. Çünkü iç iktidar savaşları, herkes bizim üzerimizden diğerlerine ateş ediyor. İç hesaplaşmaların bir enstrümanına dönüştürülmüş durumdayız.”
‘BEN, PERVİN BULDAN VE İDRİS BALUKEN, İKİ GECE İÇİŞLERİ’NDE SABAHLADIK’
“6-8 Ekim’le ilgili hayatını kaybeden tüm yurttaşları bir kez daha rahmetle anarak şunu söyledim, Sayın Efkan Ala, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin bütün ilgilileri, Sayın Sadullah Ergin, kamu güvenliği bürokratları o iki gece ben, Sayın Pervin Buldan, Sayın İdris Baluken İçişleri Bakanı’nın makamında sabahladık. İki gün, iki gece… Bu hadise toplumsal bir tahribat yaratmasın diye.
Uzun uzun anlattım, gelsinler dedim ya tanık olarak gelsinler desinler ki bu gerçeklik tam olarak böyle değil ya da tam olarak böyle Sayın Önder sırasını yanlış anlatıyor ya da böyle olmayabilir, tanık olarak gelmiyorlarsa bir röportaj versinler desinler ki, böyle diyor ama tam olarak onun dediği gibi değil, yalan söylüyor demelerine gerek yok. Tam olarak öyle değil desinler, sizin huzurunuzda tekrar ediyorum, milletvekilliğinden istifa edeceğim aynı gün. O zaman nasıl istiyorsanız yargılayabilirsiniz. Ama burada bunula ilgili yasa tasarısı görüşülüyor, bana onlarca atıf yapılıyor ve ben o davanın sanığı bu duruşmanın riyasetini yürütüyorum.
Ben bunu bu kadar ısrarlı belirtince savcılık mütalaaya bir ek yaptı. Baktı ki Kobani’yi çözüm süreci sarmalında kriminalize ediyordu, dedi ki her ihtimale karşı örgüt üyeliğinden de ek savunma yapsınlar. Yer yüzünde her ihtimale karşı savunma yapmak diye bir şey yok. Tek tek sayılır sanıklar bakımından ilişkisi şudur, şekli şudur, niteliği budur, zamanı budur… Bunlar sayılır ve denir ki bunlara karşı sanık savunma yapsın. Yarın öbür gün biz gideceğiz, birileri diyecek ki bu arkadaş vaktinde bunları kürsüden altını çize çize söylemiş.” (HABER MERKEZİ)